MISIR GİZEMLERi
Kim düşünmemiştir ki Mısır’ı ve piramitlerini ? O kadar çok teori var ki , hatta uzaylılar yaptı bile deniyor. Mısır’da bir mucize yok. Sadece bigi verildi . Hermetik bilgi. O bilgi sayesinde bırakın Mısır’ı inşa etmeyi , günümüz uygarlığı bile ayağa kalktı. Harika animasyonlar eşliğinde hiç duymadığınız bilgiler ışığında Mısır’ı keşfetmeye ve bir grup insanın yüzlerce yıldır sakladığı sırları keşfetmeye ne dersiniz? Bizden bilerek sakladılar. Çünkü bilgi güçtür. Hala saklanmaya çalışıyor. İzleyin pişman olmayacaksınız… İlginizi çekebilecek diğer videolarımız ; Epifiz Bezi ve Bilinmesi
İstenmeyenler – https://youtu.be/cLYk_-pIqrI Mısır Gizemleri 1. Bölüm – https://youtu.be/30ZDdqXq4Lw Mısır Gizemleri 2. Bölüm – https://youtu.be/Yj399NNxxKE Mısır Gizemleri 3. Bölüm – https://youtu.be/LRLZqwae2wg Mısır Gizemleri 4. Bölüm – https://youtu.be/i_UNBLyriao Nazilerin Gizemli Küpü – https://youtu.be/2r3kmCCvDn4 Ekin Çemberlerinin Gizemi 1. Bölüm – https://youtu.be/9OTDRsU-vWE Ekin Çemberlerinin Gizemi 2. Bölüm – https://youtu.be/p78r8ou6HlY Altın Boynuzun Sırrı – https://youtu.be/e9uVzT68lbQ Yahudilerin Tarihi 1. Bölüm https://youtu.be/VwYaN6zoe6c İnsanlıktan Saklanan İnanılmaz Keşif – https://youtu.be/LOr342mae-M Geleceğe Dönüş Filminden Gizli Mesaj – https://youtu.be/q9jwm2MoPY4 Anadolu Ezoterizmi 1.Bölüm – https://youtu.be/BjoQmGDGwlI Anadolu Ezoterizmi 2.Bölüm – https://youtu.be/zcbRB14B5FY KAYNAKLAR : SOURCES : Bu film Büyük Piramit k 2019, yönetmen Fehmi Krasniqi filminden alıntılarla hazırlandı. Tam film bağlantısı: https://youtu.be/CcUjwt0M31I
mısır’ın gizemi kitap
nabta playa taş
https://www.youtube.com/watch?v=CcUjw… CREDITS ( SOURCES ) : Ce film a été preparé avec la source d’un film qui a été preparé par M. FEHMI KRASNIQI. https://www.youtube.com/watch?v=CcUjw… Extrait depuis le film Grand Pyramide K 2019 + le lien officielle du film complète https://youtu.be/CcUjwt0M31I Le film Grande Pyramide K 2019 – Réalisateur Fehmi Krasniqi La construction de la Grande Pyramide et la Nouvelle Histoire de l’Humanité devoilées. Soutenir le film et sa production suivez les liens Leetchi ci-dessous…. youtube.com
Speaker1: Günümüz bilim dünyasının nasıl olup da ortaya çıktığını açıklayamadığı Mısır uygarlığı ile ilgili olarak Fransız filozof Ernest Renan şöyle der Mısır gençliğini hiç yaşamamıştır. Daha başlangıçta olgun ve yaşlıdır. Uygarlığın çocukluk dönemi hiç olmamıştır. Mısır devasa piramitleri, tapınakları ve sfenksi sayesinde yüzyıllardır gezginlerin, tarihçilerin dikkatini çekmiştir. Ama bu en yüzeysel olanıdır. Neden kutsal kitaplarda firavunlar dan ve mısırdan sıklıkla söz edilir? Neden hala masonların toplandıkları mabet dedikleri yerlerde Mısır’a birçok obje ile atıfta bulunulur? Neden üniversitelerde Mısır medeniyeti hakkında kürsüler kurulmuştur? Hemen hemen her ay hakkında yeni bir teori üretilir. Gerek piramitlerin yapılışı, gerek dini ve sosyal yapısı hakkında. Her Mısır bilimci ki batı dünyasında onlara ezip dologh adı verilir. Kendine has bir teori ile ortaya çıkar. Biz bir seri video başlattık. Serinin konusu Mu kıtası ve onun uzantısında kolonileri olan Asya’daki Uygur medeniyeti. Ve tabii ki diğer önemli konu Atlantis hakkında. Bu bazılarınca alternatif tarih olarak adlandırıldı. Doğru bir söylem hakkında bolca konuştuğumuz Hermes’in Atlantis de bir bilgidir. Birçok bağlantının gizemini arkasında onu görürüz. İslamiyet’te Hazreti İdris olarak tanınmıştır. Günümüzden 16 bin yıl önce beraberindeki bir grup ile Atlantis ten yola çıkmış ve Mısır’ın Akdeniz’deki kıyısı olan Aşağı Mısır’a gelmiştir. Haritaya bakınca Burası bize göre yukarıda bulunuyor diyebilirsiniz. Fakat rakım olarak Mısır’ın güneyindeki bölümüne göre aşağıda kalır. Zira Ni Deltası’nın olduğu vadelerle çevrili bir alandır burası. Kendinden 6 bin yıl önce yaşamış büyük bilge Osiris, Hermes’in rüyasına girip ona çok değerli bilgileri vermiştir. Haddim de olmayarak burada Osiris’in bir çeşit Cebrail misyonu üstlendiğini söyleyebilirim. Bu bilgilerle donanmış Hermes, Mısır’a gelip bugün bildiğimiz o üstün Mısır uygarlığının temellerini atmıştır.
Speaker1: Bu medeniyet emin olun ki günümüz uygarlığının da temellidir. Bu bizlerden özellikle saklandı. Mısır’ın bir gizem olarak kalması istendi. Diğer birçok videomuzda da dediğim gibi en değerli şey bilgidir. Nasıl bir öğrenci? Sırt çantasında bilgilerin yazılı olduğu kitap ve defterlerini taşırsa, zamanında bu her ülkede söylenmeyecek bilgileri taşıyanlar da sembolik olarak ellerinde küçük bir çantayla gerek tabletlerde, gerek Papua üstlerde gerekse de heykellerde betimlenmiştir. Rölyefler de gösterilen bu kişiler, ellerindeki çantalarla bu sırları bildikleri yani iğnesi olduklarının göstergesidir. Yorumlarınızı da bana sorduğunuz. Neden bu figürler el çantası taşıyorlar? Cevabını da bu şekilde vermiş olalım. Hermes bu bilgileri kitaplarıyla şifrelenmiş bir halde insanlığa sunmuştur. Neden şifrelenmiş? Çünkü bu bilgiler hazm edebilecek olgunluğa erişmiş kimselere haizdir. Muhiddin El Arabi’nin kitaplarını oku, oku, hiçbir şey anlamazsın. İşte bu da aynı sebeptendir. Inananlar için başka bir sırrı daha paylaşalım. Kutsal kitaplarda bu şekildedir. Kitabın bir bölümü düz okumadır ve Stephen King romanları gibi okuyup anlarsın. Bir diğer kısmı ise şifrelenmiş dir. Sembolik manası vardır. Orada bir olaydan bahseder. Ama olayın anlatımı aslında şifreyi çözerken başka bir hadiseyi naklettiği görünce anlam kazanır. Bu sembolleri bilme ile alakalıdır. Bir bölüm de vardır ki o öyle sana, bana açık değildir. Çok derindir ve anlaman için veli katına varmanız icap eder. Bu apayrı bir lisan dır. Herkesin bilgilerinin toplanmış olduğu bir ana tablet olması gerektiği kanısındayız. Buna sınırlı bilgimiz olması yüzünden tablet diyoruz. Yoksa bilginin yazılı olduğu nesne hakkında günümüz teknolojisinin bile ötesinde şeyler söyleyebiliriz. Bu bilgilerin yazılı ya da kayıtlı olduğu kitap ya da levha binlerce yıl Mısır’da saklandı.
Speaker1: Çok az kişi bunu görebiliyordu. Biz bu saklanan vefanın Hazreti Musa tarafından alındığına inanıyoruz. Firavun’un zaten gitmelerini istediği Yahudileri peşinden sürükleyip götüren Hazreti Musa’yı koca bir orduyla takip etmesi de ancak bu nedenle açıklanabilir. Boşuna mı Kızıl Deniz ikiye ayrıldı? Bu tabletin ya da levhanın muhafazası ise ünlü Ahit Sandığı dır. Bu levha ve muhafaza kelimeleri size bir çağrışım yapıyor. Hiç lafi mahfuz duydunuz mu? Aradaki bağlantıyı kurma çalışmaları sizin yorumunuza kalıyor. Buradan itibaren daha fazla bilgiye girmem çok doğru değil. Bu konuda son bir detay daha vermek istiyorum. Fransa’nın 1837 yılında kurulmuş köklü bir moda markası var. Parfümleri, fuarları meşhur ama bir de çantaları var. Üstelik bazı kadın çantaları 50 60 bin Euro ediyor. Hermes çantalar, bilgilerin çantada olması, heykellerin çantalarla tasvir edilmesi enteresan. Aradaki bağlantıyı yine size bırakıyoruz. İşte şimdi video başlıyor. Buyrun bakalım. Hep bu sözünü ettiğimiz bilgiler neler? Mısır medeniyetini araştıran lar, sırları ve ipuçlarını yapılarda popülist derdi hatta gök yüzünde aradılar. Fakat aslında bizler ayaklarımızın altındaydı. Bunu fark eden kişi Jozef Davide evinizdir. Bir mineral çok ve mısır birincidir. Bilerek gölgede bırakılmıştır. Davide vitese göre kimya ve mineral yani cevher ile ilgili bir durum vardır. Buyrun işte bir ahşap kalıp ufak olabilir. Kireç taşını beyaz kil ile karıştırıyoruz. Bu beyaz kili kavur in deniyor. Ülkemizde arı kite denir. Su kabının içine kozmetik soda katıyoruz ve karıştırıyoruz. Sonra hepsini su ilave ederek karıştırıyoruz. Bu bize bir çeşit hamur veriyor. Bu hamur bileşeni ahşap kalaba döküyoruz. Bir kaç saat sonra hamur sertleşmeye başlıyor. Bununla mineraller aralarında kimyasal bir reaksiyonla karışıma giriyorlar.
Speaker1: Otuz gün sonra bu bize beyaz bir taş veriyor. Piramitler deki gibi sert beyaz taş. İşte size insanlığın belki de ilk betonu. Günümüzde beton, sıradan malzemeyle elde edilen kaba bir şeydir ama o zamanlar çok değerliydi. Ya da sodyum karbonat. Nat Drum bölgesinden geliyor. Zaten dikkat ederseniz sodyum un kimyada simgesi ne addır? Bu sembol ilk bilinen ve kullanılan yeri. Yani Nat Drum bölgesinin ilk harflerinden gelmiştir. Kireç bilindiği gibi kalker taşının kaç sinaps yolundan elde edilir? Kireç Sodyum karbonat ile birleştirirsek bu bize kozmetik soda yı verir. Mısırda milyonlarca metreküp kalin kili bulunur. Bunu 1989 yılında Jozef Davidoff keşfetmiştir. Kanıtlanmış ve dökülmüş haliyle Mısır da çokça bulunduğunu öngören Davidoff with bunun kesilmemiş olduğunu söyler. Neticede Davidoff buna Mısır betonu ya da polimer adını vermiştir. Aslında günümüz betonu ile aynı prensiplere sahiptir. Ayrıca beton içinde bizim kiriş dediğimiz malzemeleri de rahatça görebiliriz. Mısırlılar betonu dökerken içine ahşap kiriş malzemesi koymuşlardır. Milattan önce 2 bin 630 yılında yapıldığı bilinen medyum piramidinin deki kirişleri bir bakın. Burada görülen odun parçası bir kiriş midir? Çok net bir şekilde sonradan oraya takılmadığı görülüyor. Böylece bu ahşap parçası da 4 bin 600 yıllık demektir. Bu ahşap kirişler sadece burada mı zannediyorsunuz? Mısır’ın hemen her yerinde görebiliyoruz. Bu betonu kalıbın şekline ve hacmine göre çeşit çeşit hazırlayan biliriz. Kef, REM piramidinin bu inanılmaz büyüklükteki yekpare taşları yerinde dökme beton kalıplar halinde yapılmıştır. Zaten 28 ton ağırlığındaki bu taş bloğu nakliye etmek imkansız gibidir. Bunun gibi kaç tane büyük taş blok vardır biliyor musunuz? Yüzlerce Gize deki Kef, tren, tapınak vadisindeki yapılarda 300 400 tonluk bloklar var.
Speaker1: Michelin piramidinin içindeki odanın duvarı tek bir blok taştan yapılmıştır. Yaklaşık 600 tondur. Ahşap girişlerin yerini bugün bile çok net bir şekilde görebiliyoruz. Fakat en şaşırtıcı olan kef REM piramidi çevreleyen duvar vardır. Bu tam bir kare. Planlı çevre duvar mıdır? Doksan derecelik açıyla yekpare taştan 500 ila bin ton ağırlıktadır. 8 metre yüksekliğinde, 6 metre genişliğindedir. Uzunluğu 60 metredir. Bunun için iki İpotek var. Ya Mısırlılar bir tepeyi yoktular ki. Ellerindeki yontma malzemesini göz önüne alırsak mümkün değildir. Ya da dediğimiz gibi dökme betonla rahatça yaptılar. Bakın duvarda ahşap giriş yerlerini görebiliyorsunuz. Zemin deyiz bakın nasıl yapılıyor. Malzeme zaten mevcut ve elden ele beton bir. Okullar kalıplara dökülüyor. Yaklaşık otuz dakikada kalıp doluyor bunlar. Piramitlerin ve diğer yapıların malzemeleriyle ilgili bilgi verdi. Şimdi gelin daha önemli şeylere geçelim. Sistemleri, matematiksel ve geometrik sistemleri. Mısır, Hermes sayesinde onluk sayı sistemini öğrenmişti. Bu sayede insana, çevresini ve dünyayı anlayan bilmenin bilimsel kapısının ilk anahtarı verilmişti. Bu ilkel ile akıllı olanın arasındaki köprü oydu. Ondalık sistem bir bilsen de en önemli şeyi saptama dan ilerleyemez. Sizin neyi birimleri? Nasıl yani? Bir santim dediğimiz şey nedir? Kim ölçülmüştür ve neye göre ölçülmüştür? Bugün hepimizin evinde mezar olan jet veliler bulunur. Neticede bu sabitlenmiş ve bugün kolayca ölçüyoruz. Ancak Mısırlılar metreyi santimetreyi biliyorlar mıydı? Ve kiloyu ve diğer ölçü birimlerini? Mısır bilimcilerin o ilkel dedikleri Mısırlılar bazı nesneleri kullanarak ölçüm yapıyorlardı. İyi de bu nesneler asla aynı ölçüde olmuyorlar ki. Elma ya da portakal her neyse, bırakın ürünlerin her sene farklı boyutta olmasını, aynı yıl içinde bile aynı değildiler.
Speaker1: Yine aynı Mısır bloklar standart ölçü birimi olarak firavunun ayağı ve kolu ölçü olarak kullanılırdı dediler. İyi de sonraki firavun bunu kabul etmez ki. Her firavunun ayağı, kolu da aynı ölçüde olmadığına göre, doğrusunu söyleyelim. Mısırlılar, Hermes sayesinde bir su damlasının çapının bir santim olduğunu öğrenmişlerdir. Evet, yanlış duymadınız, bir su damlası Nil nehrine, New karısından da, aşısından da neresinden olursa olsun suyu alıp düz bir zemin üzerine, özellikle granit üzerine damla taşırsanız çapı yüzde 80 bir santim çıkıyordu. Üstelik yıllar geçse de bu standart hiç değişmiyor du. Buyrun görün. Bu bir kere öğrenildi. Bu küçük üniteye kral parmağı dendi. 10 su damlası, 10 kral parmağı ya da bir kral eli diye adlandırıldı. 100 damla su, 100 kral parmağı ya da bir kral bacağı olarak adlandırıldı. Yüzyıllar sonra bu çok çok önemli bilgi sandıktan çıkarıldı ve farklı bir adla sunuldu. Bir kral parmağı 1 santim oldu. Bir kral eline desti metre dendi ve kral bacağı 1 metre oldu. Maalesef bunlar yeni buluşmuş gibi. 1795 yılında standart ölçü birimi olarak kabul edildi. Kökeni hep saklandı. Fransız standartları adı altında dünyaya duyuruldu. Hala kullanılan dünya standart ölçüp birimidir bunlar. Çok üzücü bir durum. Tatlı suyun damlasının çapının 1 santimetreye eşit evrensel bir ölçü birimi olduğunu. Fransızlar 1700 lerin sonunda değil her sayesinde Mısırlıların milattan önce 3 bin 500’den beri bilip tüm yapılarını buna göre inşa ettikleri hasıraltı edildi. Evet, su damlasının çapı bu çığır açıcı bir bilgidir. Buradan yola çıkarak günümüze tanımlanmış fizik ve kimya daki 6 temel ünitenin başlangıç noktasıdır.
Speaker1: Amper sel, 100 mol kan, dela saniye ve kilogram yani hepsi metreyi ölçebilen Mısırlılar tarlalarının posterlerini ve binalarını ölçüp papirüs ları yazabilirler. Bir metre çapındaki bir diski, yani daireyi alıp çevresini iple sardılar. İpi çıkarıp örtüler, diskin çevresi, üç kral bacağı, 14 kral parmağı çıktı. Ya da bizim anladığımız ölçülerle üç metre 14 santim 10 metrelik bir dairede uyguladılar. Yine aynı oran çıktı. Çünkü bu bilgi zaten Hermes tarafından öğretilmiştir. Sizce bu değişmez sayı nedir? Tabii ki Pi sayısı. Arşimet bunu milattan önce 280 civarı buldu diye öğrendik. O bulmadı. Arşimet Mısır’da en iyisi olduğundan ona rahipler ce öğretildi. O sadece bilgiyi Yunan diyarına taşıdı. Yine bir metre çapındaki diskin çevresinin altıda birini aldılar. Ölçün C 52 virgül 36 santim çıktı. Bunun önemli olduğunu öğrenmişlerdir. Bir kürenin hacminin bir küpün hacmine oranının elli iki virgül otuz altı olduğunu gördüler. Bunu her deneyde ölçüp aynı sayıyı elde ettiler. Bununla evrendeki çok önemli bir sabiti daha buldular. Buna günümüzde kraliyet sabiti denir. Bu sayı iki boyuttan üç boyuta geçişin davranılması arasındaki en önemli bağlantılıdır. Bu ölçümün bir tahta üzerine yapılmış halini birkaç müzede görebiliriz ama önemsiz gibi gösterilmiş, üzeri örtülmüştür. Anglo-sakson dünyanın kullanıp dünyaya proposal etmek istediği ölçü birimleri hep sonunda metreye bağlanmıştır. Dünya hala bu Hermes’in metrik sistemine göre dönüyor. Mısırların birlikte ne devam edelim. Altın oranı da biliyorlardı. Eğer mimari veya sanat tarihi okusanız, altın oranın ne kadar mühim olduğunu bilirsiniz. Bu sayıyı 26 değişik alanda hala kullanıyoruz. Bunu bize okullarda Yunan matematik izleri buldu diye öğrettiler. En güzel tapınaklar, heykeller, tablolar hep bu sihirli sayı üzerine kurgulanmıştır.
Speaker1: İnternette Altın Oran yazın bakın neler çıkacak bu Tanrı’nın sayısı ve evren bunun üzerine kurulmuştur fikriyle. Bu oran Mısır yapılarında hep kullanılmıştır. Biraz daha şaşırmak ister misiniz? Mısırlılara çok önemli başka bir şey daha üretilmişti. Fibonacci sayılarını da biliyorlardı. Kef Tapınağı, et Pur Tapınağı. Akdere Tong Sarayı. Fibonacci sisteminde altın dikdörtgen şeklinde yapılmıştır. Fibonacci sinin bulduğu şeyi ondan. Dikkat! 3 bin 700 yıl önce mısırlar zaten biliyorlardı. Onlardan önce belki 50 bin yıl önce Mu kıtasından ilerde biliyorlardı. Buyrun size. İlkel mısırların yapıları metreyi ve daha nice sini bilen mısırları. Elbette ağırlık ölçüleri de üretilmişti. Yine su başroldeydi. 10 santim genişliğinde ve 10 santim yüksekliğindeki küpün içine su dolduruyor ve terazinin diğer tarafına ağırlık koyuyorlardı. Bu ağırlık bizim bugün bildiğimiz bir. Kilogramdır. Tabii Fransa var, bunu da biz bulduk diye tanıttılar size daha önce. Eder. Albert ın yazdığı Üç Bilge Kral kitabından bahsetmiştim. O kitapta Mısır ile ilgili olarak Belçikalı mühendis Robert Kobal’ın ortak çıkardıkları Tanrıların Evi O Uğur Yolunda kitabını anlatmıştı. O kitabı da 6 ay sonra bir safta tertemiz bir halde buldum. Umarım ilgilenenler de benim kadar şanslı olurlar. Kitapta tam üyelerin büyük sırrı tanıdıklarından ve aynın Mısır’ın Girsek Platosunda ki üç piramidin yapılış tekniği ve Sirius yıldızına göre konumlanması. 1100 ve 1200 yıllarda özellikle Fransa’daki Cate Liderlerde uygulandığından detaylarıyla bahseder. Bu bilgiye ulaşan Tapınakçılar ve sonra onların ardılları olan masonlar, Avrupa’daki kiliseleri bu beton dökme tekniğiyle yaptılar. Vatikan’dan yüzyıllarca oldukça yüklü paralar aldıkları biliniyor. Zaten bu kiliseleri araştırın ve yapımları hakkında yazılan kitaplara bakın.
Speaker1: Hepsinde. Taş oyma işçilerinin aylarca çalışıp büyük bir emek sonunda yapıldığı gösterilmiştir. Hangi taş ocakları nerede bunlar? Hiç bilgi yoktur. Alın size altın değerinde bir bilgi. Mason kelimesinin anlamı duvar işçisi demektir. Bunlar lonca lardaki işçiler diye anlatılır. Hep böyle başlamıştır. Güya bu adamlar duvar işçisi falan değildir. Dökme betonla duvar örme işini bilen mimar, mühendis, matematikçi tarzı kişilerdir. Yani bu sırrı bilenler sır yüzyıllarca korundu. Buna göre yapılmış kiliselere örnek mi? O kadar çok ki neredeyse hepsi. Bin 146 bin 178 yılları arasında yapılmış Cennet Kilisesi mesela. Mimari açıdan metrik sistem kullanılmış ve birçok yerde kraliyet sabiti veya kral dirseğini yani elli iki virgül 36 sayısını görüyoruz. Ölçüler tamı tamına üç metre, dört metre, 40 metre veya 52 virgül 36 ve 10’un katları şeklinde. Bunlar tesadüf olamaz. 1000 ve 1000. Yüzyıllar arasında yapılmış. Abad yel. Sen Floyd Kong Kilisesi dediğimiz sayılar. Metrik oranlar burada da var. Ama burada enteresan bir taş ve üzerinde işaretler var. İlginçtir, bu taşın ölçüsü de tamı tamına bir metredir. Şimdi bakın piramitleri nasıl yapıyorlardı? Her şeyden önce yer belirleniyordu. Gize Platosu tetkik ettiler. Bununla birlikte alandaki kil kireç taşlarının miktarını hesapladılar. Kalplerin hacmine göre piramidin ölçüsü ayarlanacak dı. Gizli Platosu’nda kireç taşının beyaz ve bej renk isi vardır. Proje, dış cephenin beyaz içinin yapı malzemesinin de koyu beyaz ya da bej olacağı şekilde tasarlanmıştı. Günümüzdeki tepenin üstünde yaklaşık on bir metre kalın da yumuşak kireç taşı vardı. Yani ilk başta bu tepe 30 metre yüksekliğinde idi. Yüz yıl önce çekilmiş bu fotoğraftan kalitenin ne boyutta olduğunu daha net görebilirsiniz.
Speaker1: On bir metre kalınlığındaki bu kil, kalker veya kireç taşı yaklaşık 7 milyon metreküp yapıyor. Bu miktar o bölgeye üç büyük piramit ve çevresine Mustafa denilen ve bugün hala yerinde gördüğümüz düz tepeli mezarların yapımı için oldukça yeterli. Yeraltı tünellerinin ve odaların yapımında ihtiyaç duyulan boşluk zaten tabi bir şekilde vardı. Bu oyuk 30 metreye kadar indirildi. Ölçümler yapıldı. Malzeme yeterli miktarda var. E yer seçildi. Gize Platosu günümüz mimarlarından ne farkları var? Büyük ihtimal bir hesaplama yeri ve maketi de yapılıyordu. Bir piramit inşa ederken önce üçgenin şekli seçilmelidir. Net bir üçgen sizce kaç çeşit olabilir ki? 3 4 tane mi diyorsunuz? Dikkat! 200 230 bin üçgen ve 110 milyon farklı ölçü olabilir. Fakat öyle bir form ve ölçü seçiliyor ki, bunun arkasında çok kadim bir geçmişin bilgisi olduğu apaçık. 110 milyon farklı ölçüdeki üçgen çeşidinden en mükemmeli seçiliyor. 440 dirsek bu pi sayısına bölünüyor ve yüz kırk virgül on iki dirsek oluyor. Sonra bunu ikiyle çarpıyor. 200 80 virgül yirmi beş ediyor. Bu bize piramidin yüksekliğini veriyor. İç yarı çapın, yani Apo tipin yarım tabana bölünmesiyle altın oran çıkıyor. Bir virgül 600 18. Piramidin yapımında ısrarla dört sabit sayı elde etmek istiyorlardı. Bu şekilde mükemmele ulaşacakları bilgisi verilmişti. Büyük piramidin bu ölçümleri Santi metresine kadar hassas yapılmıştı. Bu şekilde hala yeryüzündeki pi ve diğer sabitler göz yenebildi. En büyük yapıdır. Hemen yanı başındaki Kef Ren Piramidi ise farklı konsepte yapılmıştır. Kutsal bir üçgen seçilmiştir. Üç, dört, beş simetrik olarak uygulanmıştır. Bu tamamen Pisagor un üç yenidir. Kabaca söyleyelim. Pisagor doğmadan önce onun üçgeninin ve formüllerinin uygulanmasıdır.
Speaker1: Pisagor bulmuştu ama bu formülleri biz öyle satalım, betonu yapmayı öğrendiler dedik ve gösterdik. Matematik ve geometri bilgilerini aldılar. Kimya ve fizik biliyorlardı. Şimdi bir iki önemli konuya geçeceğiz. Fakat başka bir mevzu daha var. Beton için su, hem de bolca su. Neredeydi bu su? Dikkat edin piramitler Nil nehrinin yakınına yapılmıştır. Nil Nehri her sene 14 Temmuz sabahı güneşin yükselişe geçtiği anda Sirius yıldızının da 4 5 dakika yükseldiği tek zamandır. Çıplak gözde bu kısıtlı sürede gözlenebilir fakat güneşin ışığı hemen gelir ve onu kaybeder. Bu önemli günden itibaren Mısır’da beş gün süreyle bayram kutlaması yapılırdı. Zaten üç dört ay tarlalarda çalışılan azdı. Neden mi? Bununla birlikte Nil nehrinin suları yükselir ve seller tarlaları basardı. İşte bu selle Gize platosunun hemen dibine ulaşan sular büyük nimet olmuştu. Zaten büyük piramidin yapımında kullanılan su miktarı beş yüz bin metreküptür. Piramidin beşte biri demektir. İyi de su platonun aşağısına geliyor. Bunu nasıl yukarıya taşıdılar diyenler bir bakın ne yaptılar? Suyu manivela gibi fidanın içinde döndürerek yukarıya taşıyorlardı. Bunu kim bulmuştu? Arşimet adına da tarihte Arşimet vidalı deniyor. Bak sen binlerce yıl önce Mısır da kullanılmışsa, zaten inşa alanına ulaşan on metre uzunluğunda pasajlar yapmışlardı. Beton dökme halde yukarıya çıkıyor, orada piramidin altının inşaatında kullanılıyordu. Yani önce piramidin aşağısı yapılıyordu. Bu da üç sene sürüyordu. Bu yeraltı odalarında hiç lamba veya benzeri şeylerin isminin bulunmamasını da açıklıyor. Şimdi isterseniz animasyon yardımıyla çalışmaların nasıl olduğunu bir görelim. Bir çok bilgiye ulaşmış Mısırlılar için altın değerinde bir başka bilgi daha verilmişti. Binlerce yıl boyunca bizden saklanan ve nihayet son 60 70 yıldır insanoğlunun farkına varıp kullanmaya başladığı en önemli enerji kaynağı, yani güneş enerjisi gerçeği daha iyi anlayacaksınız.
Speaker1: Bakın önce ne yaptılar? Nat Tur’un bölgesinde bulunan sodyum ile kireç karıştırıldı. Bundan kozmetik soda elde edildi. Bunu söyledik. Kozmetik soda ise su ve beyaz kum ile karıştırılıp bin derecede kaynatılıp nca bize sodyum silikat verir. Buna sıvı cam diyoruz. Bu sıvı camı potasyum silikat da karıştırınca yani sodyum silikat artı potasyum silikat karıştırılıyor ve bu sıvıyı tas formunda bir kalıba döküyoruz. İki üç gün sonra saydam sıvı soğutup bildiğimiz mercek halini alıyor. Bu mercek ne kadar büyükse, ısıyı yansıtma da o kadar büyük oluyor. Bu formülü kullanarak isterseniz siz de kendi mesleğinizi imal edebilirsiniz. 5 metre çapındaki bir mercek ile 1800 2 bin derece arası ısı addediliyor. Mısırlar işte böylece güneş enerjisini elde etmenin yolunu bulmuşlardı. Her şeyi elite bilirlerdi. Hiçbir taş buna karşı koyamıyor. Merceği granit gibi yedi mol sert. Dindeki bir taşa bile yönelttiklerini de sorunsuz bir şekilde granit eriyip aşağıdaki kaba ya da kalıba sıvı lav gibi dökülüyordu. İşte köyden bir kalıp Keops ın büyükbabası huni nin büstünün dökme granitten elde edilmiş hali. Milattan önce 2 bin 600 3 yılıdır bu. Dikkat edin ve hala müzede bulunan halini görüyorsunuz. Çelikten daha sert vazo olara bakın. Mesela trak andezit taşından yapılmış vazolar. Bu vazolar milattan önce üç bin 500 yılına aittir. Bu şeklide her çeşit taşı kesip eritip biliyorlardı. Quartz, granit, şiddet, bazalt ve diyor it. İyi ki demir bulunan topraklarda değillermiş. Yoksa kolayca çeliği icad edeceklerdi.
Speaker1: Yani aslında o koca taş blokların kesimi. Güneş enerjisinin merceği yansıtılması ile oluyordu. İşin içinde uzaylılar yoktu. Mu kıtası ve Atlantis Uygarlığı geleneğinden altın değerinde bir bilgi verilmişti. Mucize yoktu. Mısır blokların dediğine göre taşlar 600 ila 900 kilometre arası bir nakliye ile ulaşıyor ve 60 70 tonluk taşlar üst üste konuyordu. İyi de bu taşları New Nehrinden getirebilecek gemi nerede? O zamanın gemileri en fazla iki ton taşıyabilecek türdendi. Ayrıca bu taş bloklar nasıl üst üste konuyordu? Daha bir yığın soru var. Ama işte alın size cevap beton yapıyorlardı. Bu beton taş o kadar önemli bir sırdır ki, sadece üst düzey insanlar biliyordu. Bu yüzden hep duyduğumuz felsefe taşı denen şey de birçoklarına göre işte bu beton odur. Firavun hac hep sütun yazdığına göre, Karnak daki dikili taşı yedi ayda yapılmış. Bu güneş merceği kullanımı ile gayet uygun bir zaman. Gece bu mercek de gökyüzünü seyretmek de belki günümüzden 5 bin yıl önce tam bir şölen di. Binlerce yıldır insanoğlunun enerji için yaşadığı sorunlar, hatta yaptığı savaşları düşününce insanın içi yanıyor. Bu bilgileri kim neden sakladı? Sırf gücü kendi ellerinde tutacaklar diye neden bu zalimlik yapıldı? Daha başka şeyler için hala devam ediyor bu zalimlik. Bu işin bilgisi ve formülleri maalesef Vatikan’da, Londra’da, Paris’te ve Kahire’de saklı sandıklarda yazılı haldedir sevgili takipçilerimiz. İnanın bu videonun uzunluğunda en az 4 videolu mısır konusu var ve dikkatiniz dağılmasın diye birçok konuyu pas geçtim ve hemen hiç detaya giremedim. Belki ilerleyen zamanlarda Mısır uygarlığına tekrar döneriz. Bu seferlik bu kadar olsun. Umarım ilginizi çeken bilgiler vermişlerdir. Sağlıcakla kalın. Ayhan Çakmur.