GÖBEKLİTEPE’NİN 10 İNANILMAZ DETAYI

Göbeklitepe

https://www.youtube.com/c/Ayhan

Göbeklitepe

hakkında ne söylesek az olur. Tüm insanlık tarihinin gizemlerini barındırıyor desek yerinde olur. Hakkında genel geçer bir çalışma yapmaktansa bazı detaylar ve ilginç bir iddiayı dile getiren bir çalışma hazırladık. İyi seyirler. MÜZİKLER : İlginizi çekebilecek diğer videolarımız ; Epifiz Bezi ve Bilinmesi İstenmeyenler – https://youtu.be/cLYk_-pIqrI Mısır Gizemleri 1. Bölüm – https://youtu.be/30ZDdqXq4Lw Mısır Gizemleri 2. Bölüm – https://youtu.be/Yj399NNxxKE Mısır Gizemleri 3. Bölüm – https://youtu.be/LRLZqwae2wg Mısır Gizemleri 4. Bölüm – https://youtu.be/i_UNBLyriao Nazilerin Gizemli Küpü – https://youtu.be/2r3kmCCvDn4 Ekin Çemberlerinin Gizemi 1. Bölüm – https://youtu.be/9OTDRsU-vWE Ekin Çemberlerinin Gizemi 2. Bölüm – https://youtu.be/p78r8ou6HlY Altın Boynuzun Sırrı – https://youtu.be/e9uVzT68lbQ Yahudilerin Tarihi 1. Bölüm https://youtu.be/VwYaN6zoe6c İnsanlıktan Saklanan İnanılmaz Keşif – https://youtu.be/LOr342mae-M Geleceğe Dönüş Filminden Gizli Mesaj – https://youtu.be/q9jwm2MoPY4 Anadolu Ezoterizmi 1.Bölüm – https://youtu.be/BjoQmGDGwlI Anadolu Ezoterizmi 2.Bölüm – https://youtu.be/zcbRB14B5FY

1983 yılında çiftçi Mahmut Yıldız, tarlasını sürerken insan yapımı olduğu belli olan bir taşa denk gelir ve bu taşı Şanlı Urfa Müzesi’ne götürür. Müze yetkilileri taşı önemsemez der. Yıllar sonra bölgede araştırma yapan Alman arkeolog Klaus Smith’e bu taştan bahsedilir. Müzenin deposunda bundan taşı görmeye giden simit, hemen taşın bulunduğu araziye gitmek ister. Sonrası bildiğiniz gibi dünyanın şimdilik bilinen insan eliyle yapılmış en eski kompleks yapıların bulunduğu alan ortaya çıkarılır. Yıl 1990 4’tür. İşin tuhaf bir detayı vardır. 1963 yılında İstanbul ve Şikago üniversitelerinden bir grup arkeolog tarafından yapılan yüzey araştırmaları sonucu bölgenin neolitik döneme ait yapılar barındırdığı, hakkındaki raporun olduğu ama hiçbir çalışma olmamasıdır. Göbekli Tepe, çanak çömlek öncesi neolitik dönem olan 12 bin ila on bin yıl öncesine dayanmaktadır. O kadar eski tarihlerden bahsediyoruz ki, insanoğlunun ne durumda olduğunu anlayabilmemiz açısından şunu eklemeliyiz insanoğlu henüz çanağı, çömleği icad edememiş, kullandığı kap ya da aletleri taştan yapabilmiş, yani taşı taş veya obsidyen ile kırarak veya oyarak elde etmiş. Bir not daha. Tarihte sırları hala tam çözülememiş Mısır’daki Gize Piramitleri nden yedi bin beş yüz yıl daha eski bir dönemdeyiz. Krasic, arkeolojinin bizlere sunduğuna göre o dönemlerde insan daha barınağını bile yapamamış durumda. Ürün yetiştirmeyi bilmiyor. Sadece avlanıyor ve yaşamaya çalışıyor. Konuşup konuşmadıkları bile bilinmiyor. Konuşuyorlar sa da nece yani? Ne tür konuştukları tam bir muamma. Tahminlere göre 30 40 kişilik gruplar halinde yaşıyorlar. Ben bu bakışa asla katılmıyorum. Bu insanı hakir gören, atalarımızı cahiliye mağaraya iten bakıştır. İşte bu tek bacaklı bakış açısının tamamen yanlış olduğunu kanıtlar arasına bu yapı keşfediliyor.

Göbeklitepe

Konuşamadığı söylenen, kendine içecek kabı bile yapamayan insanoğlu kalkıyor, devasa yapıları meydana getiriyor ve bunu belli bir düzen içinde mutlak bir akıl ve motivasyonla yapıyor. Topluca bir şeyler düşünüyorlar ya da belki sadece biri düşünüyor, diğerleri ona uyuyorlar. Yemek, korunmak veya barınmak gibi yaşamsal ihtiyaçların haricinde bir şeyler hissediyorlar. Bu düşüncelerini harekete geçiriyorlar ve bu isteklerini yerine getirmek için uzun ve zahmetli bir çalışma sonucu bugün Göbekli Tepe dediğimiz alanda önce inşa başlıyor, sonra daha zam etkisini başarıyorlar. Yaptıklarının üstünü örtüyorlar. Ne düşünmüşlerdir bugün hala bilmiyoruz. Ancak kazı alanına baktığımızda çok küçük bir bölümün yüzeye çıktığını görünce bu sorulara yakın bir tarihte cevaplar bulma şansımız yüksek diyebiliriz. Bu videoda daha önce görmüş olduğunuz Göbeklitepe anlatımı değil, farklı yönleriyle ele alacağımız ilgi çekici bir çalışma hazırladık. Göbekli Tepe hakkında son bulgular ışığında yapılan nokta atışı tespitler ve sonunda oldukça iddialı bir tezi sunacağız. O halde video başlasın! Göbekli Tepe dediğimiz yerin alanı. Bir çoğu dünyanın bilinen en eski M galipleri olan devasa T şekilli sütunlarla desteklenen bir dizi dikdörtgen ve dairesel çevreden oluşmaktadır. Sütunların çoğu vahşi hayvan kabartmaları ve detaylarla süslenmiştir. Tarihine göre işçilik gerçekten nefes kesici midir? Bilerek, yani hesaplanarak yirmi iki dönüm araziyi kaplayan bir tepenin altına gömülmüş, yani kapatılmıştır. Arkeolojik alan inanılmaz derecede büyük ve şimdiye kadar sadece küçük bir yüzdesi kazılmış olsa da çok uzak bir geçmişte Buzul Çağı’ndan hemen sonra insan uygarlığının bilinen kökenlerine bakışımızı temelden değiştirmiştir. Ardından Göbeklitepe’nin bölgedeki düzinelerce yerden sadece biri olduğu keşfedildi. Bu elbette daha da şaşırtıcı oldu. İşte tüm bu tepelerin keşfiyle elimizde daha ilginç bir durum tespiti oluştu.

Göbeklitepe

Ülkemizin bilim insanlarınca tüm bu alana taş tepeler dendi ve dünyaya öyle lanse edildi. Göbeklitepe ve diğer tepelerdeki buluntular sonucunda ilk önce şöyle bir radikal değişiklik yaşandı. Tarih kitaplarında bize öğretilen paleo dediğim bitişi ve Neolitik ın başlangıçları değişti. Neolitik birkaç bin yıl geriye gitti. Göbekli Tepe ile ilgili olarak birçoğunuz dairesel yapıları ve ince bir şekilde dekore edilmiş T şekilli sütunların resimlerini görmüşsünüzdür. Fakat detaylara girdikçe gerçekten çok daha fazlasının olduğunu izleyeceksiniz. Göbeklitepe’yi keşfeden Alman arkeolog Klaus Smith tarafından tepelik alanda bulunan daire biçimindeki bölümlere A, B, C ve D kodları verildi. Tüm dünya bu şekilde adlandırmaya devam ediyor. Şimdi isterseniz önce bazı buluntulara göz atalım. Bir numara insan başı taşı. Birçoğumuz Göbeklitepe’nin ünlü at baba taşını veya kırk üç numaralı sütunlu görmüşüzdür. Ancak burada tasvir edilen başka bir akbaba olduğunu herkes bilmez. Bu, Göbeklitepe’nin en eski çevresinden en iyi korunmuş yapı olan Dev Dairesi’nden alınmıştır. Arkeologlar, dairenin doldurulup kapatılması sırasında bazı nesnelerin bilinçli olarak sütunların yanına yerleştirildiğini ve çevredeki merkezi sütunlardan biri olan 18 numaralı sütunun hemen kuzeyinde bu taş levha olduğunu söylüyorlar. Bazılarının sırttan olduğunu söylediği büyük bir yırtıcı görülüyor. Çok belirgin gagası ve açık kanatları olan bir akbaba olma ihtimali çok kuvvetli. Sırtlan ın üzerinde başka bir hayvanın bacakları var ve sonra vücuttan açıkça ayrılmış bir insan kafasına benzeyen bir figür mevcuttu. Bu başın hayvanlarla ilgili bir anlatı sahnesinin parçası olup olmadığı belirsiz. Ancak bu Göbeklitepe’de benzersiz bir buluntu olarak göze çarpmaktadır. 2 numara kemik spatula, 5 virgül 3 santimetre yüksekliğinde ve bir virgül 9’a sıfır virgül üç santimetre boyutlarındaki bu küçük kemik nesneyi görüyoruz.

Göbeklitepe

Bunlara kemik spatula deniyor. Bu küçük kemik spatula zarı görüntüleri nedeniyle bazıları Göbeklitepe’nin ünlü T şeklindeki tutumlarıyla ilişkilendirilmektedir. Gerçekten de ilk bakışta T şekilli forma sahip oldukları göze çarpar. Ancak herkes bu yoruma katılmaz. Çünkü çömlek öncesi nevrotik sanat konusunda gerçekten bir anlayış eksikliğimiz olduğunda basit karşılaştırmalar yapmak kolaydır. Belki T şeklinde sorunlardır ama belki değiller. Ancak bu küçük buluntu arkeologları onun hakkında uzun süredir konuşturuyor. Üç numara ölü yaban öküzü sütunu. 66 numaralı sütunun üzerindeki yaban öküzün görüntüsü büyüleyici dir. Burada öküzün yandan görüntülenmesi çok güzel resmedilmiştir. Ancak gravür kaba şeklide oyulmuş ve iyi muhafaza edilememiştir. Buna rağmen net şekilde gördüğümüz betimlemeler bize önemli bilgiler ve ipuçları verir. Gördüğünüz gibi bacakları bükülmüş ve dili dışarı sarmıştır. Birçok araştırmacı bununla bize hayvanın ölü olduğunu göstermek istediklerine inanıyor. Bu bize Anadolu’nun göbeğindeki Çatalhöyük sit alanındaki benzer yaban öküzü tasvirini hatırlatıyor. Orada da yaban öyküsünün dinin dışarı sattığı görülüyor. Her iki tasvir de de hayvanın boyutunun büyüklüğünü göstermek istercesine çok daha küçük boyutlu hayvanlar altlarında tasvir edilmiştir. Buradaki koymanın çizgilerinin biraz kaba oluşu, arkeologların onu sadece kapama sırasında kullanılan daha az önemli bir taş levha olarak görmeleri nedeniyle çok bilinen bir parça olarak gösterilmesini engellemiştir. 4 numara Göbekli Tepe, Totem direği. Bu inanılmaz taş işçiliği 2009 yılında keşfedildi ve bize Kuzey Amerika yerlilerinin totem direklerini hatırlatıyor. Göbeklitepe’nin ikinci evresine, yani çanak çömlek öncesi neolitik dönemde inşa edilmiş dikdörtgen planlı bir yapının kuzeydoğu duvarında bulunmuştur. Bu direği günümüzde şanlı Urfa Arkeoloji Müzesi’nde görebiliriz.

1 Büyüklüğü 9 metre yüksekliğindedir ve üst üste üç övgüye sahiptir. En üst kısım bir yaratıcıdır, belki bir ayı ama büyük ihtimalle kocaman bir kedi. Ancak hayvanın yüzü tamamen hasar görmüş. Başın altında kısa bir boyun, kollar ve eller açıkça görülmektedir. Kollar muhtemelen bir insan olan başka bir parçalanmış kafayı tutuyor ve bize kabağın tepede bulunan bir adamın sırtında bir leopar heykelini hatırlatmakta. Göbeklitepe deki bu heykel de bize aynı şeyi gösteriyor olabilir. İkinci figür elleri bel bölgesine yerleştirilmiş insan kollarına sahiptir. Tıpkı T.H. Şeklindeki sütunlarda gördüğümüz gibi. Kolların ve ellerin altında bir kişi daha var ve çok şükür yüzü tamamen korunmuş. Ellerin altında tanımlanamayan bir nesne var ve bazıları bunun doğum yapan kişiyi tasvir ettiğine inanıyor. 5 numara koruyucu canavar larla çevrili Lombard taşı bu göbekli tepenin en sevdiğim buluntulardan biridir. İki açıklığı olan ve üçe üç metre ölçülerinde anıtsal bir longoz taşıdır. Longoz nedir derseniz bir çeşit pencere diyebiliriz. Gördüğünüz gibi dört ayaklı, üç adet yarım metrelik heykellerle zengin bir şekilde dekore edilmiştir. Bu heykelden canavarlar boğa, koç ve yaban kedisi olarak tanımlanmıştır. Ayrıca yüksek kabartma da bir buçuk metre uzunluğunda bir yılan görebiliriz. Pencerenin kenarlarında daire şeklinde boşluklar göze çarpıyor. Sadece süsleme mi yoksa başka bir fonksiyonları var mıydı şu anda bilemiyoruz. Bulunduğunda taş yerinde değildi. Bu yüzden orijinal bağlantısını bilmiyoruz. Ancak zamanında önemli bir binanın girişini uygun şeklide korunması için kullanıldığı düşünülmekte. 6 numara taş düğmeler! Boncuklar ve düğmeler taş tepelerin tam karşısında bulunmaktadır. Ancak göbekli tepedeki düğmeleri daha modern örneklerle kolayca karşılar, arttırabiliriz.

Genellikle yeşil taştan yayılırlar. Muhtemelen kişi üzerinde kullanılmışlardır ve sit alanı genelinde sıklıkla görülürler. Bu minik parçaların işçiliği çok güzel ve şaşırtıcıdır. Bazıları içlerinden geçen çok küçük delikler ile mükemmel halde şekillendirilmiş işlerdir. Sanki bir matkap yardımıyla yapılmışlardır izlenimi vermekteler. Nasıl bir fonksiyonları vardı hala tam bilmiyoruz. Sadece tahmin üretebiliyoruz. Ancak bu kadar minik objelerden, işçiliğe, haydi alnımızın yanında bazı önyargıları, mızı sorgulamamız gerektiğini bir kez daha görüyoruz. Yedi numara insan ve hayvan figürü. Bazı küçük objeler bizleri şaşırtmaya devam ediyor. Örneğin sadece beş virgül bir santimetreye, iki virgül üç ve iki virgül yedi santimetre ölçülerindeki bu heykelcik, tepenin en üstlerinde çıkmış bir yüzey olgusudur. Bilinmeyen bir cismin üzerinde oturan ve bacakları gövdeye doğru çekilmiş bir kişiyi görüyoruz. Bacaklarının arasında dik bir farlı us var ve kişinin sol omuzunda dört ayaklı bir hayvanın oturduğunu görebiliriz. Göbekli Tepe’deki taş, heykel ve eserlerin hemen hemen hepsi kalker den yapılmış ama bu obje yeşil nefretten yapılmıştır. Belki bir kolye idi. Belki bir zamanlar bir desteğe takılmıştı ama Göbekli Tepe’ye özgü ve sıradışı bir buluş olduğu kesin. 8 numara. Bitmemiş T şekilli sütun. Birçoğunuz Karakum Tepe’nin bitmemiş sütunlu. Görmüşsünüzdür ama herkes göbekli. Tepedeki taş ocağında bitmemiş T şeklinde bir sütun olduğunu bilmiyor. Bugün çok aşınmış, yedi metre uzunluğunda ve yaklaşık yirmi metre küp hacmine sahip ve arka planda Göbekli Tepe ile kısmen ana kayadan kesilmiş bu sütunu görmekte siniz. Ne için yapıldı ve neden bitirilemedi? Muamma hakkında hemen hiçbir bilgi bulamayacağımız bir parça. Bu 9 numara. Bu uranyum Lombard taşı. B dairesi dediğimiz alanda kuzey duvarında atlama anını tasvir edildiği anlaşılan iki tilki tarafından çevrili bu inanılmaz süslü taş, pencere veya delik bulunmuştur.

Deliğin üzerine bir ekran mum yerleştirildi. Bu uranyum ne diyenlere cevap olarak bu fotoğrafı gösterelim. Çelenkleri başta olmak üzere bazı pencere veya kapları süslemek için öküz kafatasından oyulmuş süsleme dir. Bu aşamada bu taşın bir binanın girişini mi işaret dediği, yoksa oyulmuş hayvanların sadece bir inişi ya da girişimi koruduğu bilinmiyor. 10 numara taş insan kafaları ve maskeler. Dokuzuncu ve sekizinci bin yıllara tarihlenen ve bazıları iki kilograma kadar çıkan düzinelerce taş, insan maskesi ve kafası keşfedildi. Uzmanlar kült bir amacı olduğuna inanıyor ve benzer örnekler Orta Doğu’nun birçok bölgesinde bulunmakta. Bazı eserler açıkça maskeyi andırıyor ve arka yüzünde kabaca oyulmuş bir insan yüzü olan içbükey bir iç yüzeye sahip. Bazıları sadece dört buçuk santimetre boyundadır ve bu nedenle minyatür ne senelerdir gerçek boyutlu bir tasvir eden çok daha küçük türler. Kafaların ve maskelerin çoğu genellikle merkezi sütunlara yakın olan alanın dolgusunun içine kasıtlı olarak yerleştirilmiş gibi görünmekte. Sanki bu kafalar, o zamanın insanlarının Biz burayı kapatıyoruz ama gözlerimiz de kafamız da sizinleyiz demek istercesine ana dairenin içine yerleştirilmişlerdir. Evet, buluntular hakkında derlediğimiz bu bölümün ardından son zamanlarda bazı çevrelerde tartışılan iddialı bir tezi şimdi size anlatmak istiyoruz. Bilindiği gibi bilim insanlarınca son dönemde yaygınlaşmış ve kabul görür hale gelmiş bir teori var. Adına Afrika’dan çıkış teorisi deniliyor. Yani ilk insan Afrika kıtasında çıktı ve oradan tüm dünyaya yayıldı şeklinde. Bu tezi destekleyen güçlü kanıtlar var. Bunlar başta DNA bilgileri ve arkeolojik buluntular dır.

İşte bu yaygın inanışa ters düşen başka bir teori çıktı. O da çıkışın Afrika kıtasından değil, Avustralya kıtasından olduğu. Bu teoriyi de destekleyebilecek deneyler çalışmaları mevcuttu. Avustralya’dan çıkış ilk bakışta bazılarına çılgınca gelebilir. Ancak son yıllarda bu tip bir çok tartışmalı teorinin ispatlandı da unutulmamalıdır. İtiraf etmeliyim ki ilk okuduğumda bunun oldukça abartılı olduğunu düşündüm. Ama yaptığım araştırmalardan sonra hikayeyi oldukça ilgi çekici buldum ve sizlere sunmak istedim. Ancak burada klasik kalıplara bağlı kalınmadan, yani vizyonu açık halde düşünürsek çok farklı noktaların olduğunu görebiliriz. Bu bağlamda ortaya atılan tez, sembollerin tanımlanması ve yorumlanması bakımından tartışmaya elbette açıktır. Göbeklitepe, antik dünyanın en büyük ve en eski tarihli mega mitik kompleksidir. Daha eski çağlara ait başka magnetik listeler olabilir. Ancak hiçbiri bu sitede açıklanan karmaşıklık ölçeği ve ileri düzey bilgilerle eşleşme demektedir. Göbekli Tepe, bazıları 6 metre yüksekliğe ve yirmi iki ton ağırlığa kadar çıkan en az 200 adet T şeklinde taş sütunlardan oluşan bir kompleksidir. Videonun başında gösterdikleri gibi bazı sütunlar rölyef diyebileceğimiz kabartmalar ile kaplıdır. Göbeklitepe arkeolojik sit alanının fiziki özellikleri araştırmacıları birçok bakımdan hayrete düşürmektedir. Mesela on iki bin yıllık sütunları, on bin yıl boyunca üzerlerine yerleştirilmiş devasa bir toprak ve kaya yığınının altında durmuştur. Şaşırtıcı bir şekilde bu site antik çağda kasıtlı olarak gömülmüştür. Göbekli tepenin taşları konuşur ama dili bilen varsa anlar. Yani bu M garipler, içinden çıktıkları kayıp bir medeniyetin eski sembollerinin imzasını taşımaktadır. Eski Avustralyalıların kutsal sanatı, Göbeklitepe’nin kuru

GÖBEKLİTEPE'NİN 10 İNANILMAZ DETAYI
Göbeklitepe
GÖBEKLİTEPE'NİN 10 İNANILMAZ DETAYI
Göbeklitepe
GÖBEKLİTEPE'NİN 10 İNANILMAZ DETAYI
Göbeklitepe

Arkeolojik bir mevkii olarak ilk kez 1963 yılında, Türk ve Amerikan bilim adamlarının yaptığı bir yüzey araştırması sırasında tespit edilmiştir. Bu çalışmayla ilgili sonuçlar, Peter Benedict tarafından 1980 yılında yayımlanmıştır.Göbekli Tepe, Şanlıurfa İli’nin 15km kuzeydoğusunda, merkeze bağlı Örencik Köyü yakınlarındaki dağlık alan üzerinde yer almaktadır. Seçilen alan, diğer Neolitik Dönem yerleşim yerlerinde olduğu gibi su kenarı, vadi ya da ovada olmayıp, Harran Ovası’nı kuzeyde sınırlayan uzun bir yükselti silsilesi üzerinde, görüşe ve manzaraya hâkim bir konumda bulunmaktadır.300 m. çapında ve 15m. yüksekliğindeki Neolitik Dönem´in ilk evrelerine ait Göbekli Tepe’nin topografik özelliklerinden ve yer seçiminden dolayı, ilk fark edildiğinde şimdiki önemi anlaşılamamış olup, tepenin her yerinde rastlanan kireçtaşı blokları nedeniyle buranın bir mezarlık olduğu kanısına varılmıştır.

1995-2006 yılları arasında Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Prof. Dr. Harald Hauptmann ve daha sonra Dr. Klaus Schmidt ve ekibinin katılımıyla kesintisiz kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. 2007 yılından itibaren Dr. Klaus Schmidt başkanlığında Bakanlar Kurulu Kararlı Kazı statüsüne geçmiştir.

Şimdiye kadar yapılan kazı çalışmaları sonucunda, Göbekli Tepe’de 4 tabaka açığa çıkartılmıştır. En üstteki I. Tabaka, tarım yapılan yüzey dolgusu olup, geriye kalan 3 tabaka ise Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem’e tarihlenmektedir. Göbekli Tepe’de stratigrafi en üstten alta doğru şu şekilde izlenmektedir.

Göbeklitepe

I.Tabaka: Yüzey dolgusu

II. A. Tabaka: Dikilitaşlı Köşeli Yapılar (M.Ö. 8.000-9.000).

II. B. Tabaka: Yuvarlak-Oval Yapılar (Ara tabaka).

III.Tabaka: Dikilitaşlı Dairesel Yapılar (M.Ö. 9.000-10.000).

Çanak Çömleksiz Neolitik-B Evresi’ne tarihlenen ve yüzey dolgusunun hemen altında bulunan II A. Tabakası’nda dikilitaşlı dörtgen planlı yapılar açığa çıkartılmıştır. Bu yapıların, çağdaşı olan Nevali Çori’de bulunan tapınak yapısıyla benzerlik göstermesi bakımından kültle ilişkili yapılar olduğu düşünülmektedir. Bu evre için tipik olan Aslanlı Yapı’da, karşılıklı olmak üzere, ikisinin üzerinde kabartma olarak birer aslan motifinin işlendiği dört adet dikilitaş bulunmaktadır.

Çanak Çömleksiz Neolitik-A ve B Evresi arasında bir geçiş tabakası özelliği gösteren II B. Tabakası’nda, bu dönemin karakteristik özelliklerini taşıyan yuvarlak ya da oval planlı yapılar açığa çıkartılmıştır.

Gene Çanak Çömleksiz Neolitik-A Evresi’ne tarihlenen ve Göbekli Tepe’nin en önemli tabakası olan III. Tabaka’da ise dikilitaşlarla çevrelenmiş büyük dairesel planlı yapılar dikkat çekmektedir. Kültle ilişkili olduğu düşünülen bu yapılar, T biçimli dikilitaşların belli aralıklarla dairevi şekilde dizilmesi ve etrafının duvarlarla çevrilmesiyle oluşturulmuştur. Merkezde karşılıklı ve kenarlardakine oranla daha büyük iki dikilitaş yer almaktadır. Merkezde bulunan dikilitaşlar serbest dururken kenarlardakiler, duvarlar ya da banklarla birbirlerine bağlanmıştır. Bu yapıların, tamamlanmasından sonra bilinçli bir şekilde toprak ve çakıl dolguyla örtülmüş olduğu kazılar sırasında anlaşılmış olduğundan bunların ölü kültüyle ilişkili olabileceği düşünülmektedir.

Göbeklitepe

Şu ana kadar dört adet böyle anıtsal yapı açığa çıkartılmış olup, yapılan jeomanyetik ölçümler sonucunda Göbekli Tepe’de en az 20 anıtsal yapının olduğu anlaşılmıştır.

Konumu itibariyle çevresinde geniş kayalık platolar bulunan Göbekli Tepe’de, dikilitaşlar bu platolardaki kayalardan yekpare halinde kesilerek temin edilmiştir. Arazide, işlenmemiş durumda bazı dikilitaşlar kesildiği yerde hala görülebilmektedir. Ayrıca bu platolarda, kayalar üzerinde, işlevleri henüz anlaşılamayan oyuklar ve bir takım işaretler bulunmaktadır.

Boyları 5m.ye ulaşan dikilitaşların bazılarının üzerinde, kabartma olarak çoğunluğunu yılan, tilki, yaban domuzu ve kuşların oluşturduğu çeşitli hayvan tasvirleri bulunmaktadır. Bazı örneklerde kabartma olarak yapılmış kol ve ellerden dolayı, dikilitaşların stilize edilmiş insan figürleri olduğu, aşırı şematik ve kübik formda gösterilen gövdeleri ile yaşayanları değil de başka bir boyutun varlıklarını temsil ettikleri öngörülmektedir.

Göbeklitepe

Kazılar sırasında ve genellikle de yüzey buluntusu olarak ele geçen yabani, yırtıcı hayvan heykellerinin varlığı, antik dönemden bilinen yeraltı dünyasının koruyucusu Kerberos’u akla getirmekte ve bu vahşi hayvan heykellerinin de Göbekli Tepe’deki yapıların bekçisi olabileceğini düşündürmektedir. Kazılar sonucunda çok sayıda hayvan heykeli, çakmaktaşından aletler, taştan boncuklar ve kaplar ile küçük figürünler açığa çıkartılmıştır.

Göbeklitepe

Göbekli Tepe’de temsil edilen bu dönemde, eldeki bulgulara göre insanların avcılık ve hayvancılıkla geçindiği, henüz tarımın yapılmadığı düşünülmektedir. Yerleşim yerinin konumu, açığa çıkartılan devasa boyutlu yapıları, tonlarca ağırlıktaki dikilitaşları ve bu dikilitaşların yerleştirilmesi bakımından Taş Çağı insanlarının, büyük bir organizasyon ve uzun bir zaman dilimi dâhilinde hareket ettikleri düşünülmektedir.

Göbeklitepe

Şimdilik en erken tabaka olan III. Tabaka’nın tarihi ca. M.Ö.10. Bin olarak belirtilmektedir. Yerleşim yerinde henüz ana toprağa ulaşılamamış olup, ileriki yıllarda gerçekleştirilecek kazı çalışmaları sonucunda Göbekli Tepe’deki hayat netlik kazanacaktır.

Göbeklitepe

https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6beklitepe

Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments