Kimse ile ilgili Atasözleri Açıklaması ve Anlamı
İçindekiler
- Kimse ile ilgili Atasözleri Açıklaması ve Anlamı
- Kimsenin çırası tana kadar yanmaz. Hiç kimsenin, göze çarpacak kadar başarılı olan yaşamı sürekli değildir. * tan : Güneş doğmadan önceki alaca karanlık.
- Kimseye arşınına göre bez vermezler. Genel kurallar herkesin istek ve ihtiyacına göre bozulamaz. Dolayısıyla bir durumun ölçülerimize göre gerçekleşmesini beklemek doğru değildir. İstenen ölçüde değil, gerektiği oranda yarar sağlanacağı bilinmeli.
- Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz. Her canlı doğar, yaşar ve ölür. Bu doğanın yasasıdır. Kimse kimsenin yerine ölemez. Çok genç ya da çok değer verdiğimiz biri öldüğü zaman, “keşke onun yerine ben ölseydim” diyenler çıkar. Oysa kimse kimsenin yerine ölemez.
- Kimse kendi memleketinde peygamber olmaz. İnsan doğup büyüdüğü yerde, her ne kadar makam ve mevki sahibi de olsa, değeri ve itibarı asla gerektiği gibi olmaz. O kişinin ailesinin geçmişi, çocukluğu, akrabaları vb. bilinir. Ailesini bir lakabı olabilir. Tüm bunlar kişinin daha da değerlenmesini, itibar görmesini engeller.
- Kimse kimsenin kısmetini yemez. Kimi zaman aileden birine yemek ayrılır. Ama o sırada eve bir konuk gelir. Yemek konuğa sunulur. “Demek ki bu onun kısmetiymiş.” denilir ya da düşünülür. Bu durum, yan yana aynı malı satan iki esnaf için de geçerlidir. Müşteri iki malı da görür, ancak birini alır. Halkın inancına göre, bir şey kime kısmetse o yer, o satar, o edinir ya da o alır.
- Kimse bilmez, kim kazana kim yiye. Allah bazı kişilere para verip, yemeyi nasip etmezken; bazı kişilere de zenginlik vermeden para, bolluk ve bereket içinde yaşamayı nasip eder. Nasipten öte bir şey olmaz dendiği gibi, bazı kimseler ömürleri boyunca, gerek kendileri gerekse çoluk çocuğu için çalışıp mal, mülk biriktirir. Biriktirdikleri bu varlıkları, gün gelir de bazı zamanlar o kişiye ve ailesine hiç fayda sağlamaz. Nasibi olan, hiç akılda olmadık kişiler o birikimi yerler.
- Kimseden kimseye hayır yok. İnsan, yapacağı işte başkasının yardımına güvenirse, hayal kırıklığına uğrar. Bu bakımdan bir işe girerken kendine dayanmalı, kendi gücüne güvenmelidir.
- Kimsenin ahı kimsede kalmaz. Güçlü bir kimsenin dine, yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıyım, acımasızlık, haksızlık ve cefa asla karşılıksız kalmaz. Zalimler, er veya geç zulme uğrayanların âhını, bedduasını alırlar ve perişan olurlar. * ah : İlenç, beddua.
- Kimse ayranım ekşi demez. Herkes sattığı malı; kendi işini, tutumunu ve davranışını över. Kendine yönelik eleştiriler yapılsa da aldırmaz, kusur kabul etmez, o methetmeye devam eder.
Kimsenin çırası tana kadar yanmaz.
Hiç kimsenin, göze çarpacak kadar başarılı olan yaşamı sürekli değildir.
* tan : Güneş doğmadan önceki alaca karanlık.
Kimseye arşınına göre bez vermezler.
Genel kurallar herkesin istek ve ihtiyacına göre bozulamaz. Dolayısıyla bir durumun ölçülerimize göre gerçekleşmesini beklemek doğru değildir. İstenen ölçüde değil, gerektiği oranda yarar sağlanacağı bilinmeli.
Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz.
Her canlı doğar, yaşar ve ölür. Bu doğanın yasasıdır. Kimse kimsenin yerine ölemez. Çok genç ya da çok değer verdiğimiz biri öldüğü zaman, “keşke onun yerine ben ölseydim” diyenler çıkar. Oysa kimse kimsenin yerine ölemez.
Kimse kendi memleketinde peygamber olmaz.
İnsan doğup büyüdüğü yerde, her ne kadar makam ve mevki sahibi de olsa, değeri ve itibarı asla gerektiği gibi olmaz. O kişinin ailesinin geçmişi, çocukluğu, akrabaları vb. bilinir. Ailesini bir lakabı olabilir. Tüm bunlar kişinin daha da değerlenmesini, itibar görmesini engeller.
Kimse kimsenin kısmetini yemez.
Kimi zaman aileden birine yemek ayrılır. Ama o sırada eve bir konuk gelir. Yemek konuğa sunulur. “Demek ki bu onun kısmetiymiş.” denilir ya da düşünülür. Bu durum, yan yana aynı malı satan iki esnaf için de geçerlidir. Müşteri iki malı da görür, ancak birini alır. Halkın inancına göre, bir şey kime kısmetse o yer, o satar, o edinir ya da o alır.
Kimse bilmez, kim kazana kim yiye.
Allah bazı kişilere para verip, yemeyi nasip etmezken; bazı kişilere de zenginlik vermeden para, bolluk ve bereket içinde yaşamayı nasip eder. Nasipten öte bir şey olmaz dendiği gibi, bazı kimseler ömürleri boyunca, gerek kendileri gerekse çoluk çocuğu için çalışıp mal, mülk biriktirir. Biriktirdikleri bu varlıkları, gün gelir de bazı zamanlar o kişiye ve ailesine hiç fayda sağlamaz. Nasibi olan, hiç akılda olmadık kişiler o birikimi yerler.
Kimseden kimseye hayır yok.
İnsan, yapacağı işte başkasının yardımına güvenirse, hayal kırıklığına uğrar. Bu bakımdan bir işe girerken kendine dayanmalı, kendi gücüne güvenmelidir.
Kimsenin ahı kimsede kalmaz.
Güçlü bir kimsenin dine, yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıyım, acımasızlık, haksızlık ve cefa asla karşılıksız kalmaz. Zalimler, er veya geç zulme uğrayanların âhını, bedduasını alırlar ve perişan olurlar.
* ah : İlenç, beddua.
Kimse ayranım ekşi demez.
Herkes sattığı malı; kendi işini, tutumunu ve davranışını över. Kendine yönelik eleştiriler yapılsa da aldırmaz, kusur kabul etmez, o methetmeye devam eder.