Anne ördek yumurtalarının kırılmasını ve bebeklerine kavuşmayı bekliyormuş. Bütün yumurtalar zamanı gelmiş kırılmış ama içlerinde en büyük yumurta bir türlü kırılmıyor muş. Bir süre sonra kabuk yavaşça çatlamaya başlamış ve içinden diğerlerinden farklı renkte ve diğerlerine benzemeyen son yavru da çıkmış. Yavru gerçekten de diğerlerinde çok farklı gri renkte imiş. Anne onu görünce şefkatle içinden umarım değişir ileride diye geçirmiş. Ama değişmemiş. Kümesin diğer hayvanları zamanla onunla alay etmeye ve çirkin ördek yavrusu demeye başlamışlar. Zavallı yavru ördek bu dışlanmaya o kadar üzülmüş o kadar üzülmüş ki, sonunda uzaklara gitmeye karar vermiş. Paytak ayakları uzun uzun yürümüş, yorulmuş, acıkmış, gece olup karanlık basınca da korkmuş. Çareyi uyumakta bulmuş.
Sabah olup da uyanınca kendisini bir göl kıyısında bulmuş. Yaban ördekleri burada çılgınca eğleniyorlarmış. Yavru ördek çok sevinmiş ve tam kendini onlara tanıtmaya hazırlanırken bir tüfek sesi duymuş. Çok korkmuş ve derhal kaçmış. Kendisini bir çiftlik evinde bulmuş. Evin sahibesi onun doyurmuş, ısıtmış çok güzel bakmış ama bizim yavru kendisine yaşayacak bir göl bulmakta inatçıymış. Buradan da ayrılıp kendisine göl aramaya devam etmiş. Günlerce yürümüş yürümüş ve sonunda aradığını bulmuş. Hemen orada yaşamaya başlamış. Bu arada kendi başına olmayı, kendi başına yetmeyi öğrenmeye de başlamış. Gelişmeye, büyümeye başlamış. Serpilmiş, görüntüsü de değişmiş.
Gölden geçen kuğu sürülerine bakıp iç geçiriyormuş. Onların o güzel, asil ve zarif görünüşlerini hayranlıkla izliyormuş. Günlerden bir gün bir kuğu sürüsü göle yerleşmiş ve bizim yavru ile tanışmaya gelmişler. Bizim yavru kendisini çirkin sandığından ve kendisini onların güzelliklerine yakıştıramadığından, önce bu güzel kuğularla konuşmaya çekinmiş . Fakat tam o sırada suya yansıyan görüntüsünü görmüş ve çok şaşırmış. Artık oda dünyalar güzeli bir kuğu olmuş. Diğer kuğu sürüsüne katılmış ve ömür boyu onlar ile mutlu mesut yaşamış.