Rapunzel Masalı Bir varmış bir yokmuş çok eski zamanlarda uzak mı uzak diyarlarda bir karı koca yaşarmış. Bu karı koca birebirlerini çok sever ve mutlu bir şekilde yaşamlarını devam ettirirmiş. Fakat mutluluklarının önünde bir engel varmış. Bu mutlu çifttin çocukları olmuyormuş. Bir çocuklarının olmasını o kadar çok isterlermiş ki bu istek onları gün geçtikçe yiyip bitirirmiş.
Günün birinde bir mucize olmuş. Kadın hamile olduğunu öğrenmiş ve bunu eşine söylemiş. O an dünyanın en mutlu insanları onlar oluvermiş. Bu habere çok sevinmişler, bir çocukları olacağı için adeta mutluluktan havalara uçmuşlar.
Fakat kadının aklına takılan, geceleri uykularını kaçıran bir problem daha varmış. Karşı komşularının bahçesinde mükemmel sebzeler, meyveler varmış. Kadın bu sebzeler arasında yer alan parlak ve kusursuz bir görünüme sahip olan marullardan aşeriyormuş. Bu öyle bir aşermeymiş ki kadın her gün marulları düşünüyormuş. Zamanla geçer diye düşünmüş fakat bu arzusu geçmemiş.
Günden güne zayıflamış, başka hiç bir şey düşünemez hale gelmiş. Kocası bir problem olduğunu anlamış. Karısının derdine derman olmak için karşı komşularından marullardan biraz istemeye karar vermiş. Karşı komşularının kapısını çalmış. Fakat ne görsün! Karşısına çirkin mi çirkin kötü kalpli bir cadı cıkmış. Cadı o kadar kötü kalpliymiş ki bir tane bile marul vermemiş. Kocası kadına olanları anlatmış. Kadın bu duruma çok üzülmüş. Ama kocası kararlıymış o marullardan mutlaka getirecekmiş.
Bir gün gece yarısı cadının bahçesine girerek marullardan almayı ve eşini mutlu etmeyi planlıyormuş. Planlıyormuş ama cadıdan da oldukça fazla korkuyormuş. Gece yarısı olmuş. Her yer karanlık olunca ve cadı uykuya dalınca gizlice bahçeye süzülmüş. Orda ışıl ışıl parlayan marulları görmüş ve onlardan birazcık kopartarak hemen oradan uzaklaşmış.
Heyecanla eşinin yanına gitmiş. Koparttığı marulları karısına götürmüş. Karısı marulları büyük bir iştahla yemiş. Rüyalarını süsleyen o mükemmel marullar artık onunmuş. Ama marullar kadına az gelmiş. Yemesine rağmen hale onları düşler hale gelmiş. Eşi daha fazla marul için yarın gece yarısı tekrar cadının bahçesine girmeye karar vermiş.
Gece yarısı her yer karanlıkken yine cadının bahçesine girmiş. Fakat cadı bu sefer uyumuyormuş. Marullarını çalan hırsızı yakalamış. Adam önce çok korkmuş. Lütfen bana bir şey yapmayın karım hamile o yüzden almak zorunda kaldım demiş.
Fakat cadı o kadar kötü kalpliymiş ki adamı umursamamış bile. Cadının ilgisini çeken tek şey kadının hamile oluşuymuş. Adama dönerek demiş ki seni affederim ama doğacak bebeğinizi bana vereceksiniz. Adam bu teklif karşısında şaşkınlığını ve üzgünlüğünü gizleyememiş. Ama cadıdan o kadar çok korkuyormuş ki hayır da diyememiş.
Üzgün bir ifadeyle evinin yolunu tutmuş. Evde karısı onu ve marulları heyecanla bekliyormuş. Eve gelince bütün olanı biteni eşine anlatmış. Eşi bu duruma çok üzülmüş ama onunda elinden bir şey gelmemiş.
Doğum günü gelmiş çatmış. Çiftin güzel mi güzel bir kızı olmuş. Kız o kadar güzelmiş ki baktıkça doyamıyormuş insan. Çiftin mutlulukları kısa sürmüş. Korkunç cadı bebeği alıp gitmiş.
Ona Rapunzel adını vermiş. Rapunzel yıllar geçtikçe daha da güzelleşiyormuş. 12 yaşına basan Rapunzel sapsarı altın gibi parlayan ışıl ışıl saçlara sahipmiş. Bu durumu kıskanan cadı Rapunzel’i kimselerin görmemesi için bir plan yapmış. Onu çok uzaklarda kapısı bile olmayan bir kuleye hapsetmiş. Bu kulenin hiç bir girişi ve çıkışı yokmuş. Kuleye girmek için cadı da Rapunzel’in uzun saçlarını kullanırmış.
Uzun zamanlar geçmiş. Kimsenin yolunun düşmediği o kuleye bir prensin yolu düşmüş. O sırada Rapunzel o mükemmel sesiyle çok güzel bir şarkı söylemekteymiş. Bunu duyan prens adeta büyülenmiş.
Kuleye çıkmak için birçok yol denemiş fakat hiçbiri başarı ile sonuçlanmamış. Prens her gün gelmeye yeni yollar denemeye devam etmiş. Tam umudunu kestiği bir anda bir patırtı duymuş.
Hemen saklanmış. O sırada kulede bir cadının belirdiğini görmüş. Cadı Rapunzel Rapunzel uzat saçlarını da yanına geleyim diye bağırmış. Sonra ışıl ışıl parlayan upuzun saçlar kulenin duvarlarından süzülmüş. Cadı saçlara merdiven gibi tırmanarak yavaşça kızın yanına ulaşmış. Prens artık çıkış yolunu bulmuş.
Ertesi gün cadı gibi seslenerek Rapunzel’in saçlarından kuleye tırmanmış. Karşısında prensi gören Rapunzel çok şaşırmış. Aynı zamanda prensi çok beğenmiş. Prense başından geçen bütün kötü olayları anlatmış.
Prens cadının yaptığı bu duruma çok sinirlenmiş birlikte bir plan kurmuşlar. Prensin getirdiği iplerle Rapunzel uzun bir merdiven yapmış. Cadı her zaman olduğu gibi kuleye tırmanmış. Fakat bu sefer her şey cadının istediği gibi olmamış.
Rapunzel ve prens cadıyı oracıkta kandırarak ördükleri merdivenden kaçmayı başarmışlar. Cadı ise kulede öylece kalakalmış. Tek başına kulede yalnız kalan ve çıkamayan cadı oracıkta ölmüş.
Rapunzel ve prensin aşkları gün geçtikçe daha da artmış. Evlenmeye karar vermişler. Fakat Rapunzel gerçek ailesini çok merak ediyormuş. Prens Rapunzel’in bu durumunu fark etmiş. Araştırmalar yaptırarak Rapunzel’in ailesini bulmuş.
Hem Rapunzel hem ailesi çok mutlu olmuşlar. Kızlarını tekrar karşılarında gören çift şaşkınlıklar içinde gözyaşlarına boğulmuşlar.
Kızlarına sımsıkı sarılmışlar. Rapunzel ve prens sarayda bütün tanıdıkları eşliğinde kırk gün kırk gece muhteşem bir düğün yapmışlar.